Haberler & Duyurular

Arşiv

"Balat’ta Rengârenk Anılar"

by Abdullah Esen | Haz 11, 2025
7 Haziran Perşembe günü öğrencilerimizle Balat'ta çok eğlenceli bir gezi düzenledik. B2 Gündüz sınıfı öğrencilerimizden Zili Qiu o günü kendi gözünden bizimle paylaştı. Keyifli okumalar:

7 Haziran Perşembe günü öğrencilerimizle Balat'ta çok eğlenceli bir gezi düzenledik. B2 Gündüz öğrencilerimizden Zili Qiu o günü kendi gözünden bizimle paylaştı. Keyifli okumalar:


Balat’ta Rengârenk Anılar

7 Haziran’da, Kurban Bayramı tatilinden bir gün önce, İTÜ TÖMER öğretmenleri ve öğrencileri olarak, bu dönemin son kültürel gezisi için birlikte İstanbul’un Balat semtine gittik. Balat, Çinliler tarafından “Rengârenk Semt” olarak biliniyor. Gerçekten çok ünlü bir yer! Fakat ben daha önce hiç gezmedim. Bu yüzden bu kültürel gezi benim için gerçekten çok iyi bir fırsattı.

            Her zamanki gibi önce İTÜ kampüsünde buluştuk ve birlikte metroya bindik. Ben metroda geçirdiğimiz zamanı küçük bir parti olarak görüyorum çünkü bu sırada farklı sınıflardan yeni arkadaşlarla tanışıp sohbet ettik ve fotoğraflar çektik. Metro vagonu gibi dar bir alanda sınıf arkadaşları birbirine daha çok yaklaşır. Fakat maalesef, otobüse, metroya ve uçağa biner binmez uykulu hissediyorum. Bu yüzden bu metro partisine katılamadım.

(Bu yüzden bu fotoğrafta ben yoktum. Uyuyordum)

Haliç’te metrodan indikten sonra kısa bir yürüyüş yaptık ve tramvaya bindik. Tramvayın penceresinden, sol tarafta İstanbul’un güzel ve rengârenk binalarını ve sokaklarını, sağ tarafta ise ışıl ışıl turkuaz denizi izleyebiliyorduk.

Balat’taki ilk durağımız bir fırındı. Geldiğimizde bu kafenin bulunduğu sokak hâlâ sessiz ve huzurluydu. Ama kafeden yayılan taze hamur kokusu hem çevredeki insanları hem de bizim karnımızı uyandırdı. Susamın, tereyağının ve mayalı hamurun güzel kokusundan büyük keyif aldık. Fırından yeni çıkan sıcacık bir simit aldım ve hemen bir ısırık aldım. Dışı çıtır, içi yumuşacıktı — damağım için gerçek bir ziyafetti!

Karnımızı doyurduktan sonra Balat sokaklarında gezmeye devam ettik. 1879 yılında açılmış bir şekercinin vitrininde yatan kedileri sevdik. Sonra, bir mağaranın içine kurulmuş bir dükkâna da girdik; sahibi Türkiye’de üretilen her türlü içeceği toplamaya çalışıyormuş — Sarıyer Gazozu, Beyoğlu Gazozu... Dükkan sahibi ayrıca bize topaç gibi Türkiye’nin eski oyunlarını da gösterdi.

Gazoz dükkânından çıktıktan sonra hep birlikte biraz yürüyüş yaptık. Birkaç dakika sonra ünlü renkli merdivenlere vardık. Önceden Instagram’da bu merdivenleri belki milyonlarca kez gördüm ama hiç gezmedim. Hemen arkadaşlarımla burada fotoğraflar çektik.

Ardından Özel Fener Rum Ortaokulu ve Lisesi’nin yanına geldik. Kırmızı tuğlalı kale bizi gerçekten çok şaşırttı. Gerçekten efsane bir mekândır! Ama bu okulu ziyaret edemedik; sadece her yıl Aralık ayında 2 günlüğüne açılıyor. Karar verdim: Bu yıl bu okulun açık günü için bilet almalıyım ve bu güzel kaleye mutlaka gireceğim!

Son durağımız deniz kenarındaki bir lokantaydı. Burada yaşlı bir adam kanun çalıyordu; sesi bizi hemen etkiledi. Birkaç hafta önce derslerimizde Türk geleneksel müzik aletlerini öğrendik, bu yüzden arkadaşlarımla birlikte uzun süre bu müzisyenin yanına oturup canlı performansını dinledik. Bu an için çok minnettardım.

Böylece rengârenk kültür gezimiz, melodik ve neşeli kanun müziği eşliğinde sona erdi. Gerçekten çok güzeldi. En güzel ve en renkli anılar hafızamızda kalır.

Leave a comment